Keles’in eski hanları (3)



Şükrü Hocaların Han Kahvesi, 1970 yılına kadar Sabit Arlı Caddesi üzerinde faaliyetlerine devam etti. Han’ın banisi Şükrü Hoca; zengin, varlıklı ve itibarlı birisiydi. Şükrü Hoca'nın üç oğlu vardır. Büyük oğlu Hüseyin Ağa, Mehmet Ağa ve küçük oğlu Necati Bey'dir. Han Kahvesi'ni ölümüne dek Necati Bey çalıştırmıştır. Han, iki katlı olup zemin katı kahvehane, birinci katı ise otel işletmesi olarak kullanılmaktaydı. Hanın sorumlu müdürü Hüseyin Ağa idi. Hanın müdür odasında ahşap bir iskemle, ahşap bir masa ile masanın üzerinde büyükçe bir defter vardı. Handa konaklayanların bilgileri, kurşun kalemle Hüseyin Ağa tarafından bu deftere işlenirdi. Parasını peşin veren olduğu gibi veresiye kalanlar da olurdu. Bu bilgiler, hanın işletme defterine mesul müdür Hüseyin Ağa tarafından ayrıntılarıyla yazılırdı. Han, salıyı çarşambaya bağlayan gecelerde dolu olurdu. Keles’in uzak yayla köylerinden gelen köylüler, at ve merkepleriyle kestane, ceviz ve elma vs. getirirlerdi. Sarıkaya, İğdeli, Ozan (Sarısu), Ovacık yayla köylerinden salı akşamı gelerek hana yerleşirlerdi. Atlarını ve merkeplerini hanın taşlık adı verilen hayvanlar için ayrılmış odalara bağlarlar, yükleri indirirler ve hayvanlarını dinlendirirlerdi. Kendileri de sabahki Keles Pazarı için erken yatarlar, dinlenirler ve gün ağarmadan kalkarlar, sabah namazını İsabey Camii’nde kıldıktan sonra aşçı Hulusi’nin lokantasında çorbalarını içerler ve pazara doğru yol alırlardı. Gün boyunca binek hayvanları handa kalır, akşama doğru alışverişlerini yapan köylüler, tekrar bineklerine binerek köylerine dönerlerdi.

Hanın doğu kapısının hemen bitişiğinde Musa Bey terzilik yapardı. Hanın doğu tarafındaki ikinci dükkan, Yağlarlı İbrahim Bey’in karısına aitti. Kiracısı ise Ödemiş esnafından Abdullah Sözen olup yıllarca ayakkabı dükkanı olarak burada faaliyet göstermiştir. Abdullah Sözen, dükkanını sadece çarşamba günleri açardı. Ödemiş’ten ticaret için gelen esnafın bir kısmı, kiraladıkları dükkanlarını sadece çarşamba günleri açarlardı. Yağlarlı İbrahim Bey, Şükrü Hoca’nın damadıdır.

Han Kahvesi’nin batısında İlhan Usta'nın fırını vardı. Bu fırın, önce Eczacı A.Faruk Niğde’ye, bir süre sonra da Sağırların Tevfik Bey'e geçmiştir. Çınarlara doğru inerken solda Şükrü Hocaların Mehmet Ağa’nın bakkal dükkanı ile onun altında Ömer Dede'nin Şükrü Uysal’ın bakkal dükkanı vardı.

Şükrü Hocaların Hanı; tahta merdivenli, iki katlı, kagir bir bina idi. Hanın üst katında doğuya bakan altı odası vardı. Bu odalar, hanın sofasına açılırlardı. Odalar bakımsızdı ve muhafazalı değildi. Bu odaların birinde Hüseyin Ağa'nın oğlu Dilsiz Muammer, yıllarca terzilik yapmıştır. Hanın zemin katında hayvan bağlanan açık bir ahır mevcuttu. Hanın bahçesi, oldukça geniş olduğundan hayvanlarıyla uzak köylerden dokuma çuvallar içinde getirilen sebze ve meyveler hanın bahçesine indirilir, ertesi gün sabah erkenden Keles Pazarı'na çıkarılırdı. Şükrü Hocaların Hanı, daha sonraları Çetinkayalara satıldı. Eski han, 1980’li yıllarda yıkılarak yerine Çetinkaya Pasajı yapılmıştır.

"Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer" demiş şair. Ne kadar doğru söylemiş. Bugün size eskilerden bir nostalji sundum. Selam ve muhabbetle, sağlıcakla kalın efendim…



    Tarihçe Diğer Haberler

Arşiv

Üye Girişi

E-Mail:   

Şifre:   

• Şifremi Unuttum • Yeni Üye • Hesabım

Günün Sözü

    Yiğit yaşadığı günün hesabını yapmaz...