ŞÜKRÜ ÖZÇINAR - III



Şükrü Özçınar, din görevlilerini çok severdi. Vatandaşın işi için sık sık İzmir'e giden Şükrü Özçınar, arada bir dönemin sesi güzel hocalarını İzmir'e götürürdü. Bir İzmir seyahatinde İsabey Camii müezzini Yusuf Kamer Hoca ile Yukarı Camii (Hacı Ahmet camii) müezzini Ali Oğuz Hoca'yı yanında götürmüştür. Cami hocalarını yanına alan Şükrü Özçınar, onları İzmir'i gezdirir. Bundan sonrasını Yusuf Hoca'dan ([1]) dinleyelim: "Üç saatlik yolculuktan sonra İzmir'e vardık. Öğle namazını kılmak için Konak Yalı Camii'ne gittik. Şükrü Özçınar, cami imamına öğle namazında Kiraz'dan getirdiği hocaların görev yapması için ricada bulunur. Benim ezan okumam, Ali Hoca'nın da imamlık yapması için imamdan izin almış. Ben öğle ezanını okudum, Ali Hoca da namazı kıldırdı. Gün boyu İzmir'de dolaştık ve haliyle yorulduk. Bizi namazdan sonra Agora'da tanıdığı bir balık lokantasına götürdü. Orada yediğim palamut balığının tadını hiç unutamıyorum. Sonra Kemeraltı'na geçtik. Ali Hocamla bana birer pardösü aldı. Sonra İl Müftülüğü'nü ziyaret ettik. Akşam olmadan Kiraz'a döndük.

Döndükten birkaç gün sonra Şükrü Özçınar, cami çıkışı biraz abartılı lisanıyla orada bulunan cemaate, 'Azizim, Konak Yalı Camii'nde hocalarım öyle bir görev yaptılar ki onlarla gurur duydum. Yusuf Hoca ezan okurken camiinin önüne çıktım. Yusuf Hoca'nın sesini duyan duruyor ve ezanı dinliyor. Meraktan aralarında konuşuyorlar, 'Bu müezzin kim acaba? Maşallah sesi ne güzelmiş' diyerek hayretlerini gizleyemiyorlar. O insanlar, ezan bitinceye kadar caminin önünden ayrılmadılar. Ali Hoca'ya gelince, o da öyle bir namaz kıldırdı ki cemaat avluya taştı. Ben, hocalarımla gurur duydum. Anladım ki bizim hocalarımız gibi koca İzmir'de sesi güzel, ezan okuyan ve namaz kıldıran başka hoca yokmuş. Hocalarımızın kıymetini bilelim' demiştir."

Bir gün yine hacı uğurlama töreni vardır İsabey Camii avlusunda. O yıllarda hacı uğurlama törenleri, adeta panayıra dönerdi. Neredeyse tüm Kiraz halkı, bu kutlu yolculuğa çıkanları uğurlamaya ve helallik almaya gelirlerdi. Kalabalık toplanmış, İsabey Camii'nin avlusu cemaatle dolmuştu. Hatta caminin önünden geçen cadde insanlarla doluydu. Hocalar, Kur'an-ı Kerim ve ilahiler okuyorlardı. Kalabalığın gürültüsü, hacca gideceklerin ve ailelerinin telaşı, Kur'an seslerine karışıyordu. Tam bu sırada İsabey Camii müezzini Yusuf Hoca'nın yanına kaymakamın odacısı gelir. Odacı, Yusuf Hoca'ya, "Kaymakam Bey'in emridir, ses cihazlarının sesinin kısmanızı ister" diyerek oradan ayrılır. Bunun üzerine Yusuf Hoca, camii hoparlörünün sesini biraz kısar.

Bunu duyan Şükrü Özçınar devreye girer. Cami hoparlörlerinin sesinin Kaymakam Bey tarafından kısıldığını öğrenir. O sırada caminin karşısındaki kahvehanede bulunan Şükrü Özçınar, kahve masasının üzerine çıkar ve, "Ey ahali, buraya gelin, buraya toplanın" diyerek onları yanına çağırır. Halk toplanmıştır. Şükrü Amca, kalabalığa hitaben der ki; "Ey ahali, bugün burada Allah'ın evine ziyarete gidecek olan hacıları uğurlamak için toplandık. Hocalarımız Kur'an okuyorlar. Birazdan hacı adaylarımızı dualarla uğurlayacağız ancak Kaymakam Bey, Kur'an sesinden rahatsız olmuş. Ben, yarın İçişleri Bakanı'nı arıyorum ve durumu arz ediyorum. Manevi değerlerimize saygılı olmayan biri, ilçemizde kaymakamlık yapamaz" dedikten sonra masadan aşağı iner. Bunun üzerine Kaymakam Bey, odacısını tekrar gönderir ve yanlış anlaşıldığını ifade ederek ses cihazını açtırır. Bu olay da böylece tatlıya bağlanmış olur.

Bir hatırasını daha anlatıp yazıma son vereceğim. Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı Mütevelli Heyeti'nde görev yapan emekli akademisyen Kelam Profesörü Şerafettin Gölcük, Ankara Yüksek İslam Enstitüsü'nü kazanmıştır. Öğrenci yurduna kayıt yaptırmak için Diyanet İşleri Başkanlığı'na gider. Orada Şükrü Özçınar Amca ile karşılaşır. Ankara'da ne parası ne de tanıdığı vardır. O gün Kiraz'a imam tayini için Diyanet İşleri Başkanlığı'nda bulunan Şükrü Özçınar'la Şerafettin Gölcük'ün yolları kesişir. Şükrü Amca karsısında bulunan gence, "Oğlum nerelisin?" diye sorar. Genç, ona cevaben "Beydağlıyım" der ve Ankara'ya okumak için geldiğini öğrenci yurdu ve bursu almak için kefil istediklerini Şükrü Amca'ya anlatır. Şükrü Özçınar, Beydağlı Şerafettin Gölcük'ün yurtta kalması ve burs alması için kefil olur ve yurdun ilk taksitlerini de yatırır. Bu hatırasını yıllar sonra Ödemiş Kent Konseyi binasında karşılaştığımız Şerafettin Gölcük Hoca'dan bizzat dinledim.

Efendim, Kiraz aşığı olan bu koca yürekli insanı anlatmaya kelimeler yetersiz kalıyor. Amacım, Kiraz halkına ve yetişen genç neslimize bu değerli insanlarımızı tanıtmaktır. İleride kurulması düşünülen Kiraz Kent Arşivi ve Müzesi'ne katkıda bulunmak, yakın tarihimize ışık tutmaktır. Bize düşen görev, Şükrü Özçınar'ın adının Kiraz'da açılması düşünülen bir eğitim kurumuna ismini vererek ebedi olarak yaşatmaktır. Bir yazımızın daha sonuna geldik, sağlıcakla kalın.

 

[1] Yusuf KAMER hoca 31 yıl Kiraz İsabey Camiinde görev yatıktan sonra 1988 yılında emekliye ayrılmıştır. Bu yazının hazırlanmasında şifahi olarak katkısı olmuştur.

Mehmet KAMER/Han Kahvesi

ER/Han Kahvesi




    Değerlerimiz Diğer Haberler
  • ŞÜKRÜ ÖZÇINAR - III
  • Şükrü Özçınar-II
  • Şükrü Özçınar (1908-1970)
  • Arşiv

    Üye Girişi

    E-Mail:   

    Şifre:   

    • Şifremi Unuttum • Yeni Üye • Hesabım

    Günün Sözü

      Yiğit yaşadığı günün hesabını yapmaz...