Keles halk kültüründe "Goca Herif" çokça kullanılır. Kadınlar, beylerine olan saygı ve hürmetlerinden dolayı böyle derler. Halen Kiraz’ın köylerinde kadınlar, erkeklerin bir adım gerisinden yürürler. Küçük Menderes yöresinde Karıkoca deyimi, evli eşler için kullanılır. Ancak Kocakarı, yaşlı ve tecrübeli kadınlar için kullanılmaktadır.
Halen Anadolu’da yaşlı armut ağacına Goca Armut, yaşlı geline Goca Gelin, ilk eşe Goca Avrat denildiği gibi eski çeşmeye Goca Çeşme, eski ağaca Goca Ağaç, Goca Çınar, yaşlı öküze Goca Öküz denilmektedir.
Bu yazıyı hazırladığım günlerde sosyal medyada “Kirazlı eski öğrenciler ve öğretmenler” grubunda bir paylaşım gördüm. Yazının sonunda sadece “Alıntıdır” deniliyor, kaynak verilmiyordu. Ben çok beğendim.
Sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım siz de beğeneceksiniz.
VAY GOCA KELESLİ VAYY!!!
"Keleslinin biri, İtalya’da Fiat Fabrikası'nda çalışıyormuş. O zamanki Sovyet lideri Kruşçev, resmi bir ziyaret için İtalya’ya gelmiş. Programda Fiat tesisleri de vardır. Fabrikada dolaşırken bizim Kelesliye rastlar. Herkesin gözü önünde 'Vay Kelesli kardeşim' diye sarılıp kucaklaşırlar. Ve orada bir süre sohbet ederler. Tüm protokol, bu dostluktan şaşkın vaziyettedir. Konuklar gittikten sonra patron, Kelesliyi yanına çağırır ve Kruşçev’i nereden tanıdığını sorar. Kelesli, "Hiç" der. "Ben eskiden komünisttim. 1 Mayıs kutlamaları için parti, beni Moskova’ya göndermişti. Kruşçev ile orada tanışmıştım" der.
Üç beş ay sonra bu kez ABD Başkanı Nixon gelir İtalya’ya. Yine aynı program ve fabrika ziyareti. Tezgahların arasında gezerken bizim Kelesliye rastlar. ‘Vay Kelesli kardeşim’ der, sarılırlar. İyice meraklanan patron, ziyaretten sonra Kelesliyi tekrar çağırtır ve "Nixon’u nereden tanıyorsun?" der. Kelesli, "Ben bir ara Amerika’ya göç etmeye kalkmıştım. New York’ta başım polisle belaya girmişti. Bu Nixon, o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu" der. Bu olaydan bir süre sonra Fransa Devlet Başkanı De Gaulle, Fiat fabrikasını ziyaret eder ve aynı olaylar tekrar yaşanınca patron Agnelli, büyük bir bunalıma girmiştir. Olacak şey değil. İtalya’da kendisini dar bir çevre tanırken yanında çalışan bir işçinin uluslararası çevresi vardır.
Patron Agnelli, Kelesliye De Gaulle'ü nereden tanıdığını sorar. Kelesli, Nazilere karşı Paris’te yeraltı savaşı yapıyorduk. De Gaulle’ün özel kuryesiydim."
"Peki, sen herkesi tanır mısın?"
"Evet, hemen hemen" der Kelesli. Bu cevabın üzerine patron Agnelli iyice hırslanmıştır. Kelesliye dönerek, "Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin" der. Kelesli gülerek, "Yakın arkadaşımdır olur" der. Çıldırma noktasına gelen patron Agnelli, "İspatlayamazsan seni işten kovarım" der. Bunun üzerine Kelesli, "Bu pazar ayininde Vatikan Meydanında ol. Papa, balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım" der.
Patron, pazar gününü iple çeker. Vatikan’da Papa’yı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlar. Bir süre sonra Papa balkona çıkar, yanında yine bizim Kelesli vardır. O sırada kalabalığın arasında bir kargaşa olur ve biri bayılır. Kelesli, bayılanın kendi patronu olduğunu görünce Papa’dan müsaade ister ve meydana koşar. Kelesli, çevresindekilere "Bu benim patronumdur, ne oldu?" deyince biri cevap verir. "Siz Papa ile balkona çıktığınızda bunun önünde iki Japon turist vardı. Japonlardan biri senin patrona dönerek, 'Şu sağdaki bizim Kelesli ama yanındaki kimdir acaba?' deyince seninki düşüp bayıldı" der.
Bu haftalık da bu kadar değerli okuyucularım. Sağlık ve afiyetle kalın, hoşça kalın efendim.