Kiraz’ın en önemli meselesi
İzmir’in Manisa’ya sınır ilçesi Kiraz…
Ekonomisi düne kadar tütün ve pamuğa, bugün salatalık, meyve ve hayvancılığa dayanan bakir ilçe…
Yakın tarihinde belediye başkanlığını DYP, ANAVATAN, MHP, CHP ve AK Parti’ye teslim edecek kadar siyasi tercihini her seçimde değiştirebilen aydın insanların diyarı…
İşte bu güzel ilçenin bugün üzerinde dikkatle durulması gereken çok önemli bir konusu var.
Bu konu da Karaburç, Çayağzı, Sarısu Jeotermal Kaynak Arama Sahası adı altında ihalesi yapılan jeotermal enerji meselesidir.
İLK BAKIŞTA CAZİP
Jeotermal enerji, yerin derinliklerindeki ısı enerjisinin akışkanlarca üst katmanlara taşınarak; sıcak su, buhar ve kuru buhar şeklinde yeryüzünde kullanılmasına dayanan bir enerji türüdür.
İlk bakışta caziptir.
Çünkü olayı müjde olarak açıklayanların da gündeme getirdiği gibi seracılığa imkan sağlar, konut ısıtmasında bile yararlanılabilir. Ancak bu müjde, sıcak suyun 60-120 dereceler civarında olmasına bağlıdır.
Çıkan sıcak su 150 derece veya daha yüksek ise vay Kiraz’ın, hatta Sarıgöl’ün haline…
Çünkü 150 derecelik sıcak su, ÇED raporu düzenlenmesindeki yetkiyi valiliklere ve bakanlığa veren düzenlemelerden sonra bölge halkının iradesinin yok sayılarak tarım alanlarının göbeğine jeotermal enerji santrali kurulması demektir.
Eeee… Bu işin kaymağını yiyenler de Kiraz’daki sıcak suyun derecesini çoktan belirlemiş olmalılar ki burada fink atmaktadırlar.
TOPRAKLARIN ÇORAKLAŞMASINA HAZIR OLUN
AK Partili Belediye Başkanı Saliha Özçınar, belki de son derece iyi niyetle ve seracılığı esas alarak bu işe gönül verdi ama bölgede jeotermal ile ısıtılan seralar hayal ederken tepeden inme ÇED kararı ile enerji santrali kurulursa hiç şaşırmasın. Bu durum Kiraz çevresindeki ziraat alanları ile Karaburç, Haliller, Suludere, Çömlekçi, Çanakçı, Sarıkaya, Çayağzı, İğdeli, Cevizli, Kibarlar, Doğancı, Başaran, Şemsiler, Sarısu köylerindeki incir bahçelerinin, zeytinliklerin, salatalık tarlalarının, kısaca bölge tarımının çökertilmesi demektir…
Bugün 27 jeotermal enerji santralinin bulunduğu Aydın, İncirliova, Germencik ve Ortaklar’da ortaya çıkan tahribat bunun kanıtıdır.
EK MALİYETİ SEVMİYORLAR
Aslında elektrik enerjisi elde edildikten sonra görevi sona eren sıcak suyun yeniden yeraltına verilmesi ve zehirli gazların filtre edildikten sonra havaya salınması ile bu doğa tahribatı önlenebilir ama ek yatırım ve ek işletme maliyeti, kapitalist sistemin hiç sevmediği unsurlardır. Bu maliyet kısıtlaması nedeniyle kullanılan sıcak su geri gönderilmemekte, doğrudan doğaya salınmaktadır. Bu da toprağın çoraklaşmasına, yer altı sularının kirlenmesine, tarım alanlarında hastalıklara yol açmaktadır.
Ayrıca santrallerden salınan hidrojen sülfür gazı ölümcüldür. Bilim, bu gazın insan ve hayvan sağlığına, tabiatın canlılığına zararlı olduğu konusunda hemfikirdir.
Aydın örneği göstermiştir ki; ‘’Denetim yapılacak’ , ‘’Suyu yeraltına enjekte etmeyen firmalara ceza yazılacak açıklamaları ‘’–cek, -cak’tan öteye gidememektedir.
Bazı mahkemelerin ÇED raporlarına yapılan hukuki itirazları kabul edip tarım alanlarına jeotermal enerji santrali kurulmasına izin vermemesi, olayın vahametini azaltmaya yetmemektedir.
Çünkü büyük şirketlerin cin fikirli danışmanları, avukatları, hukuki engelleri aşma konusunda adeta uzmanlaşmışlardır…
Ciddi önlem ve denetim yapılması isteği ile bugüne kadar Aydın’da düzenlen eylemler, mitingler, çalıştaylar fayda etmemiş, Efeler, Germencik belediyelerinin, sivil toplum platformlarının açıklamaları dikkate alınmamış, ülkedeki 48 jeotermal enerji santralinden 27’sinin bulunduğu, 25’inin de sırada olduğu Aydın’da tarım yok olma noktasına gelmiştir.
TMMOB’nin, Tabipler Birliği’nin, başta Buharkent Ziraat Odası olmak üzere tarımla ilgili kuruluşların feryatlarını duyan olmamıştır.
SERACILIĞA EVET, SANTRALE HAYIR
Temiz ve doğal enerjiye elbette karşı değiliz. Ancak denetim mekanizmasının elek gibi delik deşik olduğu bir sistemsizlik içinde tarımın, hayvancılığın kalbine jeotermal enerji santrali yapılamaz.
Gün seracılıkta ısrar, jeotermal enerji santrali tehlikesine karşı mücadele etme günüdür…
Siyasi tercihiniz ister AK Parti, ister CHP, ister MHP; İYİ Parti, Vatan Partisi, Saadet Partisi olsun… Veya kendinizi partiler üstü olarak nitelendirin…
Bu topraklarda hep birlikte yaşıyoruz.
Doğadaki tahribat, sadece siyasi rakiplerinizin çocuklarını, torunlarını etkilemeyecek, sizin çocuklarınız ve torunlarınız da bundan nasibini alacaktır.
O zaman gelin, bu tehlikeye hep birlikte karşı çıkalım…
Bir de Kiraz Belediyesi’nin 106 bin lirayla ihalesini üstlendiği sıcak suyun 150 derecenin altında olması için dua edelim.